İzmir Körfezi'nin geçmişten bugüne yansıyan bir özelliği var, dahası bir hazinesi... Gerdanlığa sıralanmış gibi duran, birer mücevher olan kıyıları...
Bunun için de körfez hep ışıl ışıl parıldayan bir gerdanlığa benzetilmiştir.
Körfezin içinde sıralanan, her biri bir dünya değeri olan kıyılarımızın göbeğinde ise, bir Amazon savaşçısı olan Symrna'nın İzmir'e ilk baktığı tepede bulunan Bayraklı gelir.
8500 yıllık bir tarihtir burası...
Ama yıllarca gecekondu ve çarpık kentleşmenin kucağında büyümeye çalışan Bayraklı... İzmir'in en yeni ilçesi, Bayraklı...
***
Bayraklı Belediye Başkanı Hasan Karabağ, yeni ilçe olan bir beldenin sorunlarına çözüm bulmak için gece gündüz çalışıyor, çocukluğunun geçtiği bu ilçenin sağlıklı gelişmesi için projeler üretiyor, hedefler koyuyor.
Bu hedeflerden biri de, ilçenin gecekondu kimliğinden kurtulması... Çünkü o da çok iyi biliyor ki, Bayraklı İzmir'in en değerli bölgelerinden biri...
Bir anlamda geleceğin Manhattan'ı...
Bunun için elini taşın altına sokmaya kararlı Başkan... Gazetemizde Onur Çakır arkadaşımızın yaptığı haberde Başkan Karabağ, açıkça bunu ilan ediyor:
"Hayalim, gecekondusu bulunmayan bir Bayraklı."
***
Birçok projesi var Başkan'ın ilçeyi harekete geçirecek... Hepsi de, iddialı ve çekici ama benim gibi, hayatı Karşıyaka-Konak arasında geçen, en çok Altınyol'u kullanan biri için, en önemli proje Bayraklı'nın denize nazır o çirkin, o vasıfsız görünümden kurtulması... Daha modern bir mimariye kavuşması...
50 yıldır, her geçişimde, "Burası ne zaman adam olacak" diye hayıflandığım o utanç verici görüntünün bitmesi, Bayraklı'ya parlak bir gelecek sağlayacaktır.
Bundan eminim.
Başkan, hedefini belirlemiş ama işi çok zor.. Bu, yeldeğirmenleriyle savaşmak gibi bir şey, bir nevi ütopya... O da bunu çok iyi biliyor ama birinin bunu bir an önce yapması gerek...
Yoksa, EXPO öncesi Bayraklı önemli bir fırsatı kaçırabilir...
Bu yüzden orada yaşayan insanları kırmadan, dökmeden, mağdur etmeden gecekondu kimliğinden kurtulmalı Bayraklı...
Yoksa çok geç olacak.
Hindistan'dan hayat kuralları
Her toplumun, kendi biriktirdiği tecrübelerinden edindiği hayat kuralları vardır. Bunu bir şekilde, insanıyla paylaşır, paslaşır.
Amaç, doğru yaşamak, yol göstermektir.
Bizim de atasözlerimiz, koşutlarımız, beyitlerimiz var. Her biri yaşamdan bir izdir. Hindistan'da da, mutlu ve doğru yaşamanın kuralları, dört ana başlıkta toplanmış...
Her biri, yaşamayı seven, empati yapan, fikir üreten insanlar için.
***
İlk kural:
"Karşına çıkan kişiler her kimse, doğru kişilerdir. Bunun anlamı şudur, hayatımızda kimse tesadüfen karşımıza çıkmaz. Karşımıza çıkan, etrafımızda olan herkesin bir nedeni vardır, ya bizi bir yere götürürler ya da bize bir şey öğretir.
İkinci kural:
"Yaşanmış olan her ne ise, sadece yaşanabilecek olandır. Hiçbir şey, hem de hiç bir şey yaşadığımız şeyi değiştiremezdi. Yaşadığımızın içindeki en önemsiz saydığımız ayrıntıyı bile değiştiremeyiz. "Şöyle yapsaydım, böyle olacaktı" gibi bir cümle yoktur. Hayır, ne yaşandıysa, yaşanması gereken, yaşanabilecek olandır, dersimizi alalım ve ilerleyelim diye. Her ne kadar zihnimiz ve egomuz bunu kabul etmek istemese de, hayatımızda karşılaştığımız her olay, mükemmeldir."
***
Üçüncü kural:
" İçinde başlangıç yapılan her an, doğru andır. Her şey doğru anda başlar, ne erken ne geç. Hayatımızda yeni bir şeyler olmasına hazırsak, o da başlamaya hazırdır.
Dördüncü kural:
"Bitmiş olan bir şey bitmiştir. Bu kadar basittir. Hayatımızda bir şey sona ererse, bu bizim gelişimimize hizmet eder. Bu yüzden serbest bırakmak, gitmesine izin vermek ve elde etmiş olduğun bu tecrübeyle ileriye doğru bakmak daha iyidir."
***
Bu yüzden... Kendine iyi bak. Tüm kalbinle sev. Sonuna kadar hayatın tadını çıkar. Hayatındaki her gün bir hediyedir, kıymetini bil.